TARİH
Tahran, İran’ın en büyük şehridir. Aynı zamanda İslam devrimi mücadelesinde önderlik yapmıştır. Bu devrim, hem Müslüman aleminde ve hem de tüm dünyada türünün tek örneğidir.

Tahran ismi Farsçada “sıcak yer” anlamına gelmektedir. Yaz aylarında gerçekten sıcak dönemler yaşanır burada.

Tahran şehrinin kuruluşu Neolitik çağlara kadar gitmektedir. Bu şehir, şimdi olduğu gibi eski çağlarda da Elbruz Dağlarına sırtını dayamış küçük bir yerleşim yeri olarak doğmuştur. Hemen yakınındaki Rey şehri, 1197 tarihinde Moğol’lar tarafından yıkılana kadar bölgedeki önemi açısından Tahran’dan ilerideydi. Bu olaydan sonra Tahran, bölgenin ticari yaşamının merkezi olmaya başladı. Tahran, 1783 yılında Gajar hanedanının başkenti olunca siyasi bir önem kazandı.

Daha sonraki dönemlerde kazandığı bu önemi, dini merkez olarak Qum ve Meşhed şehirlerinin yükselmesine rağmen yitirmedi. Elbruz dağının eteklerinde bulunan geniş bir araziye yayılmış bu şehir, diğer İran şehirlerindeki geleneksel yapıya uyarak iki veya en fazla üç katlı tuğla binalardan oluşmuştur. Binaların çoğunda sıva kullanılmamış, böylece bütün şehir kirli sarı renkli bir çöl kenti havasına bürünmüştür. Buna karşılık bizde pek fazla tanınmayan Fars kültürü ve sanatı bu binalara yansımıştır. Binalarda tuğlaların yerleştirilişi bile bunların işçiliğinde ileri düzeyde bir zevk ve estetik kaygısı bulunduğunu göstermektedir.

GEZİLECEK YERLER

Bazar-ı Bozurg (Büyük Pazar – Kapalı Çarşı)
Burası Tahran’ın sadece çarşısı değil sanki ekonomisinin kalbinin attığı yerdir. Büyük Çarşı, İstanbul’daki kapalı çarşının bir benzeri ama çok daha oryantal olanıdır. Buraya yapacağınız bir gezi size Fars ülkesinin bütün gizemini tattıracaktır.
İranın tüm yönleri sanki buraya yansımış gibidir. Bütün doğu pazarlarının en büyüklerinden biridir. Şehir içinde bir şehir gibidir. Burada her şey yaşanır, sadece ticaret değil, sosyal olaylar, evlilikler ve siyaset bile…

bazar

Bazar-e bozurg bizdeki kapalı çarşı gibidir

۱۰ kilometre kadar uzunluktaki bu kapalı çarşıyı gezmeye Sabze Meydanından başlayın. Gerçekte pazarın birçok girişi vardır. Doğudaki bu ilk giriş bölümünde lüks mallar, saatler ve kuyumcular yoğunlaşmıştır. Daha sonra halıcılar gelir. Yürümekten yorulduğunuz zamanlar pazarın yan yollarından birine sapın, burası sizi mutlaka kapalı bölümden dışarı çıkartıp ya bir çayhaneye, ya bir nargile salonuna ya da bir havuzbaşına götürecektir. Pazarda yavaş ve dikkatli yürüyün yerler toz kalkmaması için ıslatılmış ve kayganlaşmış olabilir. Ayrıca sık sık geçen hamallar ile çarpışmamak için dikkatli olun.

Bu pazarda neler yok ki? Bütün İran’ın perakende mallar sektörünün üçte biri bu pazardaki alışverişlerde gerçekleşiyor. Her sokakta, her sapakta ayrı bir ticaret konusu, bakırcılar, kağıtçılar, baharatçılar, tenekeciler, halıcılar, şekerciler, çaycılar… Sadece bunlar değil, ondan fazla cami, birkaç otel, birkaç banka ve hatta pazarın kendine ait itfaiyesi bile var burada.

Derbend
Tahran’ın yoğun trafiğinden ve yaz mevsiminde iseniz boğucu sıcaklığından kaçmak için en iyi alternatifiniz Derbend’dir. Derbend’e ulaşmak için öncelikle Tejriş Meydanına gitmelisiniz. Buradan da Derbend’e dolmuş-taksiler kalkar. Burası Tahran’ın en kuzey ucunda dağın eteklerinde kurulmuş bir tür eğlence ve piknik yeridir. Dağdan gelen bir derenin iki yamacı sayısız çayhane, kebapçı ve lokanta ile dolmuş durumdadır. İki yamacın arasındaki daracık yoldan yukarılara doğru tırmanın. Haftasonları yoğun ilgi nedeniyle adım atacak yer bulamayabilirsiniz. Ancak sayısı çok fazla olan restoranların şark köşesi stilinde döşenmiş tahtlarında mutlaka bir yer bulacaksınız. Hemen kendinize bir çay söyleyin. Çayın yanında kıtlama şekeri ile birlikte hurma da verilmektedir. Çıkışa göre sağdaki yamaçta küçük bir teleferik tek ama çok yüksekteki istasyona 1.000 Tümene taşımacılık yapmaktadır. Buradan Tahran’ın panoramik bir manzarasını görebilirsiniz.

darband
Derbenddeki teleferik seyahatinde Tahran şehri böyle gözüküyor

darband

Derbend girişindeki dağcı heykeli

Sadabad Sarayı Müzesi
Genel ismi Sa’dabad Kültürel Kompleksi’dir. Velenjak’dan Kolakçay bölgesine kadar uzanan 410 hektar büyüklüğünde bir araziye yayılmıştır ve bu arazide toplam olarak 18 değişik müze bulunur. Bu müzelerin bir kısmı inkılabı anlatan halk müzeleri şekline dönüştürülmüş durumdadır. Sarayda bulunan yedi farklı müzede Şah döneminden kalan çeşitli eserler sergilenmektedir.

Sa’dabad Sarayı bölgesinde İngilizce yazılarla yön gösteren okları izleyerek rahatça gezebilirsiniz. Saraylar birbirinden uzaktır, bahçede çalışan ücretsiz minibüslere binerek dolaşmanızı tavsiye ederiz. Açılış ve kapanış saatleri birbirinden farklı olan sarayları gezerken bu konuya dikkat etmenizi öneririm.

Saraydaki müzelerin tamamında fotoğraf çekimi yasaktır. Her bir sarayın giriş bileti sadece ana giriş kapısında satılır. Sarayların hepsinin biletini almak isterseniz 30 bin tümen kadar bir ücret ödemelisiniz.

Etnolojik Araştırmalar Müzesi:
Son Şah’ın kardeşi Mahmud Reza’nın özel mekanıyken İslam devriminden sonra 1984’te müzeye dönüştürülmüştür. İki katlı olan bu yapıda değişik belgeler ve geleneksel el sanatları sergileniyor. Ayrıca binanın bodrum katı arşiv ve işlik olarak kullanılıyor.

Güzel Sanatlar Müzesi: Eskiden “Siyah Saray” olarak bilinirdi ve o dönemde imparatorluğun Adalet Bakanlığı tarafından kullanılırdı. Üç katlı bu müzede şimdi 16. yüzyıla kadar geçmiş tarihlere ait, İranlı ve yabancı ressamların çok ilginç ve eşsiz tabloları sergilenmektedir.

Yeşil Saray Müzesi:
1925’de son Şah’ın babası Rıza Şah tarafından doğal bir platformun üzerine yaptırılmıştır. Arazisi 137 dönüm civarındadır. Mimari ve estetik yönden buradaki sarayların içinde en çok ilgi çekenidir. Sergilenen eserler arasında çok değerli İran halıları, yabancı yapım mobilyalar, porselen yemek takımları ve avizeler vardır. Sarayın iç duvarları tamamen ahşapla kaplıdır ve bu ahşaplar oyma, mine kaplama ve kakma sanatı ile işlenmiştir. Dış duvarlar işlemeli mermer kaplıdır.

green palace
Yeşil Saray

Millet Sarayı Müzesi: Günümüzde Millet Sarayı (halkın sarayı) diye bilinen bu bölümün daha önceki ismi Beyaz Saray’dı. Rıza Şah, burayı imparatorluk sarayı olarak yaptırmış ama estetik güzelliği nedeniyle kendi evi haline çevirmişti. Saray, 1982 yılında müzeye dönüştürülmüştür. Sergilenen ürünler arasında nadide İran halıları, mobilyalar ve çeşitli silahlar yer alır.

white palace
Beyaz Saray girişi

Sarayın girişindeki bahçede bulunan devasa Şah heykeli, devrim sırasında sökülmüş ve geriye taştan yapılma dev boyutlarda iki ayakkabı kalmıştır. Bahçede mitolojik bir kahraman olan okçu Arash’ın bir heykeli görülür. Hikayeye göre İran’lılar ile Turan’lılar (Türkler) arasında savaş çok uzamıştı. Aradaki sınırı belirlemek için Arash’tan bir ok atmasını istemişler. Okçu, daha uzağa atmak için yayını öyle bir germiş ki, buna dayanamayan vücudu parçalanmış.

archer
Saray girişindeki okçu heykeli

Millet sarayı, ۵۴ odalıdır. İkinci kattaki törensel akşam yemeği salonunda bulunan 145 metrekarelik yuvarlak halı, Erdebil şehrinde, Şeyh Safiyuddin Erdebilî’nin türbesindeki halıdan kopyalanmıştır ve türünün en büyüklerindendir. Giriş katındaki tören salonunda bulunan 243 metrekarelik halı ise hiç kuşkusuz en büyük İran halısıdır.

sadabad
Yemek salonu

Sa’dabad Sarayı kapsamında yer alan Askeri Müze’yi de ilginç bulabilirsiniz. Aslında Şah’ın kuzeni Şahram’a ait olan bu yapıda sergilenen el yapımı silahlar arasında Saddam Hüseyin’in 1979’da Şah’a hediye ettiği bir tabanca da var.

Şah’ın annesine ait olan ikinci bir saray olan Annenin Sarayı, sanki Şah’ın izlediği yaşantıyı halkın görüp ibret alması için yapılmış gibidir. Müze yönetimi “kumar salonu”nu eski fotoğraflarla süslü ve oyun kağıtları ile olduğu gibi dokunulmadan sergilemektedir.

Niyavaran Sarayı ve Sahip Geraniye Müzesi

Kacarlar döneminin mimari eserleri arasında en önemlilerinden biri sayılan bu saray – müze bir yazlık saray kompleksiydi. Toplam alanı ۵ hektar kadardır.

Sahip Geraniye Sarayı : Nasiruddin Şah tarafından Gülistan Sarayı örnek alınarak yaptırılmıştır. Avrupa ve Rus mimari akımlarının izlerini taşımakla birlikte daha sonra gelen Pehlevi hanedanı Şahının eşi Farah Diba, iç dekorasyonunu kendisi yapmış ve burayı kendi ofisi olarak kullanmıştır.

kiran
Sahip Geraniye sarayı dış görünüşü

Saray içindeki odalarda genellikle Kacar dönemine ait cam ve seramik eserler sergilenmektedir. Saray dahilinde bulunan özel çay evi, özel diş tedavi merkezi de ilginçtir. Şah’ın altın telefonu ile altın kaplama tabancası da görmeye değer. Salonda sergilenmekte olan ve dönemin dünya liderlerinin hediyeleri arasında Hitler, Kraliçe Elizabeth, Nixon, Mao ve Atatürk’ün hediyelerini görebilirsiniz.

Büyük salon

Niyavaran Sarayı : Son Şah, Muhammed Rıza Pehlevi, bahçe içinde bir başka saray daha yaptırmış ve 10 yıl süreyle ailesiyle birlikte burada yaşamıştır.

niyavaran
Niyavaran sarayı, dıştan görünüşü

Büyük salonda bulunan Kerman halısı, Akamenid’lere kadar giden birçok kralın ve imparatorun resimlerini taşıması bakımından ilginçtir. İki katlı sarayın her katını gezmek en az 1 saat sürüyor. Giriş katında konukların geçici olarak bekletildiği dinlenme salonu ile Şahın ve Farah Dibanın giysileri ile büyük duvar halılarının bulunduğu salonlar ilginç. Üst katta Şahın üç çocuğu için ayrı ayrı düzenlenmiş üç bölüm ile zevkli, fakat abartılı olmayan şekilde düzenlenmiş olan Şahın yatak odası da mutlaka gezilmeli.

niyavaran
Niyvaran sarayı, içten görünüşü

Ahmed Şah’ın Sarayı : Son Kacar Şahı Ahmed Şah’a ait bu sarayda Kacarlardan çok Pehlevilerin eşyaları sergileniyor. Şahın hobileri arasında bulunan 1960’ların Hi-Fi cihazları, fotoğraf makineleri, müzik çalgıları ve hatta eski bir bilgisayar bile burada sergilenmiş.

ahmad shah
Ahmed Şah’ın sarayı, dıştan görünüşü

Niyavaran Sarayına gitmek için Tejrish bölgesinden hareket eden minibüslere binebilirsiniz.

Tochal Teleferik
Tahran’ın çok popüler Teleferiği (İran’da Telekabin diyorlar) Velenjak Caddesinin sonundadır ve 3957 metrelik Tochal dağının bir bölümüne çıkmaktadır. İlk iki istasyona kadar yürüyerek de gidebilirsiniz. İstasyonların yakınında çayhaneler ve restoranlar hizmettedir. Teleferiğin ulaştığı yükseklikten Tahran’ın panoramik görüntüsünü izlemeniz mümkün.

Ahmed Şah’ın sarayı, dıştan görünüşü

zgürlük Anıtı (Azadi Anıtı)
۱۹۷۱ yılında Pers İmparatorluğunun kuruluşunun 2500. yılında Shahyad Anıtı olarak yapılmıştır. Anıt, 2.500 adet yüzyüze bakan taş ile süslenmiştir. Anıtın orta katlarında bir İran Tarihi müzesi bulunmaktadır. Asansörle en üst kata çıkarsanız tüm Tahran’ı görebilirsiniz. Anıtın bulunduğu meydan, Meydan-ı Azadi adıyla anılmaktadır.

azadi
Tahran’daki Azadi Anıtı

Ulusal Mücevher Müzesi
Ferdovsi Caddesindeki Bank Melli’nin arkasında Alman Elçiliğinin karşısındadır. Mücevher uzmanlarına göre dünyadaki en değerli mücevher kolleksiyonu buradadır. Buradaki taşların tarihi yüzlerce yıl geriye gider ve her bir değerli parçanın birçok savaşa neden olduğu buradaki yazıtlarda yazılıdır. 1738 yılında Nadir Şah Afşar’ın Hindistan seferi sırasında kendisine para ve içinde Derya-yı Nûr (Nur Denizi) ve Kuh-i Nûr (Nur Dağı) elması bulunan hediyeler sunulmuştu. Bunlardan Kuh-i Nûr elması daha sonra birçok el değiştirmiş ve şimdi Londra’da Tower of London’da sergilenmektedir.

Nadir Şahın tahtı
Burada sergilenen taht, Nadir Şah Tahtı olmasına rağmen Nadir Şah ile bir ilgisi yoktur. Tahtın, 1798 – 1834 yılları arasında yaşanan Fetih Ali Şah dönemine ait olduğunu gösteren kanıtlar çok. Örneğin tahtın oturma yerinin etrafındaki yazıtta, tacın yapılmasında Fetih Ali Şahın etkili olduğu sonucu çıkartılabilecek bilgiler vardır. Fetih Ali Şahın, bu tahtı krallığınin ihtişamını hem yerli hem de yabancı misafirlerine göstermek için yaptırmış olması büyük bir olasılıktır. Bu amacı gerçekleştirmek için 12 ayrı panelde toplam 26.733 adet degerli taş kullanılmıştır. Bu taht, Muhammed Rıza Pehlevinin taç giyme toreninde de kullanılmıştır.

Nadir throne
Nadir’in tahtı

Elmaslı Taç
Bu taç, Rıza Han ve Şah Rıza Pehlevi tarafından kullanılmıştır. Altın ve gümüş kullanarak yapılmış, elmaslar, zümrütler, safirler ve inciler kullanılarak süslenmiştir. Kumaşı ise kırmizı kadifedir. Tacın dört yanında da elmaslardan yapılmış birer panel bulunur. Tacın yapısı Sasani krallarının tasarımlarına benzer. Tacın ön yüzünde bulunan güneş deseninin ortasında çok büyük bir sarı elmas bulunur. Taçtaki taşlar şunlardır :

Elmas : 3.3380 adet – 1.144 karat
Zümrüt : 5 adet – 199 karat
Safir : 2 adet – 19 karat
İnci: 368 adet – mükemmel eşleştirilmiş
Tacın toplam ağırlığı ۲٫۰۸۰ gram

Bu taç, Kacar Krallarının taç giyme törenlerinde kullanılmıştır. Ayrıca Pehlevi hanedanının kralları olan Rıza Hanın 25 Nisan 1926 tarihindeki ve Rıza Pehlevinin 26 Ekim 1967 tarihindeki taç giyme törenlerinde kullanılmıştır.

Diamond Crown
Elmas İşlemeli Taç

Mücevher Küre
Bu kürenin işlenmesine 1869 yılında Nasreddin Şah döneminde başlandı. İbrahim Mesihi ismindeki bir taş ustasının yönetiminde bir grup İranlı taş ustası bu küreyi Iran hazinesindeki parça taşları kullanarak yapmaya başlamıştır. Bu kürede kullanılan toplam altın miktarı ۳۴ kilo ve değerli taş ağırlığı ۳٫۶۵۶ gramdir. Kullanılan toplam taş miktarı ۵۱٫۳۶۶ adettir. Dunya haritasınin değerli taşlarla çizildiği bu kürede denizler zümrüt ve karalar yakut ile gösterilmiş. Güneydoğu Asya, İran, İngiltere ve Fransa, elmaslarla işlenmiş. Hindistan ise pastel renkli yakutla belirlenmiş. Merkez ve Orta Afrika safir ile kaplanmış. Ekvator çizgisi ve öteki coğrafi hatlar elmas ve yakutla çizilmiş durumda. Kürenin çapı ۶۶ cm ve üzerine oturdugu kaide, ahşap üzerine altın kaplamadır ve değerli taşlarla kaplıdır.

Globe of jewels
Taş işlemeli dünya küresi

Tavus Kuşlu Taht – (Güneş Tahtı)
Fetih Ali Şah zamanında ve Fetih Ali Şahın emri ile İsfehan valisinin denetiminde bu taht, altın ve parça taşlar kullanılarak imal edilmiştir. Tahtın sırt dayanacak bölümünde kullanılan güneş deseni nedeniyle “Güneş Tahtı” diye isimlendiren de vardır. Fetih Ali Şah, yeni evliliğini Tavus Tacoduleh ile yapınca bu tahta “Tavus Tahtı” ismi verilmiştir. Bazı araştırmacılar bu tahtın Hindistandan kaçırılmış ünlü Tavus Kuşlu Taht olduğunu iddia etseler de gerçekte bu taht, orada sözü edilen orijinal taht değildir. Tahtın üzerindeki yazıtlar mavi mine ile ve altın zemin üzerine işlenmiştir. Taht, 1981 yılına kadar Gülistan Sarayında teşhir edilmiş, daha sonra 1927 yılında şimdiki yeri olan Ulusal Mücevherler Müzesinde sergilenmektedir.

peacock throne
Tavus Kuşlu Taht

Derya-i Nur (Işığın Denizi) Elması
Bu ünlü elmas, dunyanın en büyük pembe elmasıdır ve bu müzedeki en değerli parçalardan birisidir. İlk once Nadir Şahın torunu Şahruh Mirza’ya miras kalmıştı. Daha sonra Zend ve Kacar hanedanına geçmiştir. Kacar krallarından Nasreddin Şah, bu elmasın Kurus’un tacını süsleyen elmaslardan birisi olduğuna inanırdı.
Bu elmas, 182 karat ağırlıktadır ve soluk pembe renklidir. Çerçevesinde 457 adet pırlanta ve 4 adet yakut bulunur. Derya-i Nur elmasınin aslında 242 karat ağırlığındaki daha büyük bir elmasın bir parçası olduğu ve bu taşın ikinci parçasının gene bu müzede bulunan başka bir taş olduğunu öne sürenler de vardır. Ünlü gezgin Tavernier 1642 yılında yaptığı doğu gezisinde bu tip bir elmasın varlığından söz etmişti.

kuh-i nur
Kuh-i Nur elması

Ulusal Müze
Bu müzenin giriş katında Prehistorik dönemden Sasani’lere kadar birçok tarihi eser sergileniyor. Bunlar çoğunlukla İran’da araştırmalar yapan yabancı Arkeologların buluntularıdır. Her yerde karşılaşabileceğiniz eski kaplar, metal takılar ve heykelciklerin dışında Persepolis’te bulunmuş önemli tarihi eserlerin bazıları burada sergilenmektedir. Bunlar arasında I. Darius’u gösteren büyük bir rölyef, altın tabletler ile bronzdan bir köpek ve üç aslan figürü dikkati çekmektedir.

darius
۱٫ Darius’ün rölyefi


Tarihi Suş kentinde bulunmuş olan ve Hammurabi’nin kanunlarını gösteren bir kil tabletin eş modeli bu müzede sergilenmektedir. Bu tabletin orijinali Paris’teki Luvr müzesindedir.

hammurabi
Hammurabi’nin yasaları

Müzedeki ilginç parçalardan birisi olan Tuz Adam MS 3. veya 4. yüzyılda yaşamış bir madencinin öldüğünde tuzlu bir ortamda kalıp günümüze kadar çok az bozularak gelen “Tuz Adam” da buradadır.

tuz adam

Tuz Adam (Salt Man)

ROTA

Tahran’dan sonra yolumuza İran’ın ünlü sanat ve kültür başkenti İsfehan’dan devam ediyoruz.

Tahran’dan İsfehan’a gitmek için otobüs, tren veya uçak kullanılabilir.

Otobüsle
Otobüsle gitmek için İmam Humeyni Caddesinden Terminal-ı Cenup (Güney Terminali) giden dolmuş taksilerden birine binin. İsfehan yolu otobüsle 7 saat kadar sürer. Bilet ücreti 2 bin – 4 bin Tümen kadardır.

Trenle
Trenle gitmek için öncelikle tren istasyonuna (Farsçası : Rahen) gitmelisiniz. Trenin hareket gününe ait biletler tren istasyonundan alınmakla birlikte ileri tarihe ait biletleri sadece acentelerden satin alabilirsiniz. İleri tarih için bilet almıyorsanız tren istasyonuna metro ya da taksi ile gidebilirsiniz. Metro’nun Sush istasyonunda inerek tren istasyonuna yuruyerek gidebilisiniz. Tahran’dan İsfehan’a her gün iki tren hareket eder. Hareket saati akşam : 8.30 ve 24.30’dadır.

Uçakla
İsfehan’a İran Air’in her gün en az 6 seferi vardır. Bu seferler bilet fiyatının ucuzluğu nedeniyle genellikle doludur. Siz gene de bir kaç gün önceden yer olup olmadığına bakın.